top of page
1_lMgVrzuRA7w-vWLw9I2Agg_edited.jpg

Omelas Nedir 

Omelas Bırakıp Gidenler Ursula K. Le Guin tarafından yazılan kısa bir hikaye. Yazar hikayede Omelas adlı ütopik şehri anlatır. Kurgusal Omelas şehrinde, sakinler mutlu ve tatmin edici hayatlar yaşıyor gibi görünüyor. Hikaye, sezonun gelişini kutlayan yıllık bir festival olan Yaz Festivali ile açılıyor. Omelas vatandaşları, festivali tüm şehri kapsayan bir tören alayı ile kutlar. Erkekler ve kızlar ata binerler. Müzik var, şarkılar söyleniyor. Anlatıcı bize Omelas halkının basit insanlar olduklarını ve mutlu olduklarını söylüyor. Kralları yoktur ve köle tutmazlar. Anlatıcı, Omelas'ın yasaları ve kuralları hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmadığını itiraf etse de, nispeten az olduğundan şüpheleniyor. Tüketim kültürü şehir halkı tarafından bilinmiyor. Borsaları yok ve şehrin hiçbir yerinde reklam panoları yok. Polise ihtiyaçları yok. Bir ütopya gibi geliyor. Anlatıcı, Omelas'ın bir peri masalından fırlamış bir şehir gibi göründüğünü söylüyor.  Omelas şehrini ve sakinlerini daha ayrıntılı bir şekilde tanımladıktan ve ardından Yaz Festivali için geçit törenine geri döndükten sonra, anlatıcı son bir ayrıntıdan bahseder. Şehrin ''güzel kamu binalarından'' birinin altındaki bir bodrumda veya belki de özel bir evde bir mahzende, yaklaşık on yaşında bir çocuk var. Çocuk yetersiz beslenmeden dolayı altı yaşında gibi görünüyor. Bu çocuk penceresiz dar bir odaya hapsedilmiş, kelimenin tam anlamıyla kendi pisliği içinde yaşıyor. Bazen çocuğa onu yaşatmaya yetecek kadar yiyecek getiriliyor, ancak çocuğun asla hapishane hücresinden çıkmasına izin verilmiyor. Çocuk her zaman bu odada yaşamamış. Bir zamanlar annesinin sesini tanırmış. Arada bir çocuk, eğer biri onu odadan çıkarırsa iyi bir çocuk olacağına dair söz verir. Ama bunu kimse asla yapmaz. 

Ve anlatıcı bize bunun, Omelas şehrinin geri kalanının mutluluğunu sağlayan kirli, karanlık, nahoş bir sır olduğunu söylüyor. Şehrin geri kalanı ancak bu tek çocuk tüm hayatı boyunca "iğrenç bir sefalet" içinde tutulursa mutlu ve bolluk içinde yaşayabilir. Şehrin çocukları belli bir yaşa geldiklerinde, odadaki çocuk anlatılır. Kendi mutluluklarının ve hemcinslerinin mutluluklarının bağlı olduğu sefil çocuğu görmeye şehrin büyükleri tarafından getirilirler. Kötü muamele gören çocuğu gördüklerinde her zaman şok olurlar ve mideleri bulanır ve kızgın, çileden çıkmış, ancak nihayetinde çocuğa yardım etmek için güçsüz hissederler. Çocuk esaretten kurtulursa, ahlaki olarak doğru olanın bu olacağını biliyorlar, ama öte yandan, Omelas'ın refahı, güzelliği ve zevki yok olacaktı. Ancak anlatıcı, hikayenin sonunda bize, çok azda olsa Omelas'da yaşayan insanların bir kaçının her sene böyle bir toplum içerisinde yaşamaktan dehşete düştüğünü, öylece şehirden çıkıp ayrıldıklarını ve başka bir yere gittiklerini söyler. Anlatıcı Omelas'tan ayrılanların nereye gittiklerini bilmiyor ama şehirden uzaklaşanlar nereye gittiklerini biliyor gibi görünüyor, "Omelas'tan uzaklaşanlar" diyerek hikayeyi sonlandırıyor.

Ursulanın Omelas'ı terk edenler hikayesi ve betimlemeleri hepimizin zaman zaman  geçmiş olduğumuz yolları gösteriyor. Bodrumda kapalı kalan, çıkmak isteyen bazen içimizdeki çocuk oluyor, karanlıkta o kadar uzun süre kaldığı için annesinin sesini artık tanımayan, güçsüzleşmiş. Bazen de Omelas'ta yaşayan halk gibi huzurun, rahatlığın ve refahın altında yatan bedeli bilip rahatsız olmamıza rağmen düzenimiz bozulmasın diye çocuğa, bazen kendimize yardım etmiyoruz. Omelas'ı terk etmekte çok zor geliyor hep bolluk, refah içerisinde yaşadığımız için nereye gideceğimizi bilmiyoruz. Bilinmeyene gitmek için cesaretimizde olmuyor, içten içe gitmemiz gerektiğine inanmamıza rağmen. Omelastan çıkmanız gerektiğini düşünüp, çıkış yolunu bulmakta zorlanıyorsanız, Omelas'ı terk etmenizde yardımcı olmayı teklif ediyorum.

Omelas Nedir: Hakkımda
bottom of page